Maviye boyanan dram: YİBA Çarşısı

Gençler sanat okulunda müzik eğitimi alıyor, endüstri meslek lisesi öğrencileri gelecek düşleri kuruyordu. Dakikalar önce düğün yapan aile, mutlu bir şekilde evlerine dönmüştü. Beden eğitimi öğretmeni Tahsin Göksu, 1 hafta sonraki düğününe hazırlanıyor, matbaa işçileri ise hava kararmasına karşın hala çalışıyordu. Kimisi ayakkabıcı, kimisi televizyoncu, 500’ü aşkın esnaf ekmek peşindeydi. Elektrik kısıtlamaları nedeniyle bütan gazlı lüks lambalarıyla çalışıyorlardı. Sonra birden… O lüks lambaları alt katlardan yükselen alevlerle birlik olup yaktı 8 katlı koca binayı. Yukarı katlara koşanlar kendilerini caddeye attı. Tam 45 kişi öldü. Ankara, 12 Mayıs 1978’de YİBA Çarşısı’ndaki yangınla tarihinin en hüzünlü günlerinden birini yaşamıştı…

Twitter’da izlemek için tıklayın

Mavi karayı kapatamadı

Bugün Ulus’tan Dışkapı’ya doğru giderken, Çankırı Caddesi üzerinde önünde çeşit çeşit bisikletlerin, av malzemelerinin satıldığı, mavi bir bina vardır.

Mavi sonradan çekilmiştir, ama örtememiştir altındaki dramı. Çünkü orası bundan 34 yıl önce Ankara’nın tarihine damga vurmuştur. Yapımına 1950’de başlanan, karşılaştığı bürokratik sorunlar nedeniyle uzun yıllar açılamayan çarşıda 12 Mayıs’ta saat 18.00 sıralarında çıkan yangın tam bir faciayla sonuçlanmıştı. Yangın, çantacı Veli Ünlü’nün dükkanında başlamıştı. Daha sonra işyerlerinde bulunan tüp gazlarının patlamasıyla korkunç bir görüntü alarak tüm çarşıya yayılmıştı.

Ordu da bir şey yapamadı

Bir anda tutuşan binada üst katlara kaçan insanlar, yangın merdiveni olmayan binada çaresizce ölümü beklemiş, sonra da dayanamayarak Çankırı Caddesi’ne atmıştı kendini.
İtfaiyenin tek başına söndüremediği yangına kara ve hava kuvvetleri de müdahale etmişti.

Ancak yangın öylesine büyüktü ki, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın gönderdiği 2 helikopter, yoğun duman ve ısıdan ötürü Ulus semalarına gittiği gibi geri dönmüştü.

Ve ertesi gün…

Ankara 13 Mayıs sabahı tam anlamıyla kara bir güne uyanmıştı. 13 Mayıs tarihli Cumhuriyet, “Ankara YİBA Çarşısı yandı; çok sayıda ölü var” başlıklı manşet haberinde 8 katlı çarşıda yangın merdiveninin olmamasının facianın boyutlarını artırdığını anlatıyordu.
Ankara’da ilk gün tam bir keşmekeş yaşandı. Ne içerideki insan sayısı tespit edilebildi, ne de kaç kişinin yaşamını yitirdiği… Bu yüzden tablonun rengi gün geçtikçe siyahlaştı. 14 Mayıs’ta Cumhuriyet’in ilk sayfasında ölü sayısının 34’e ulaştığı belirtiliyordu. Ancak bunlardan yalnızca 27’sinin kimliği belirlenebilmişti.

Kimler yoktu ki listede; sanat okulunda eğitim alan öğrenciler, endüstri meslek lisesi öğrencileri, bir matbaada kilitli kalan 8 işçi, okul müdürü, ayakkabıcı, çantacı… 15 Mayıs’ta ölü sayısının 42’ye, 16 Mayıs’ta 44’e, 17 Mayıs’ta 45’e yükseldiği duyuruluyordu. Cumhuriyet’in 16 Mayıs tarihli haberi yürek burkan cinstendi:

“YİBA çarşısında dün de İskitler Meslek Lisesi’ne ait katlarda ve çelik dolaplar arasında sıkışmış iki ceset bulunmuştur. Böylece bulunan iki cesetle ölenlerin sayısı 44’e yükselmiştir. Cesetlerden birinin beden eğitimi öğretmeni Tahsin Göksu’ya ait olduğu saptanmıştır. Bir hafta sonra düğünü olan Göksu’nun cesedi, bu katta görevli olan bir kişi tarafından teşhis edilmiştir.”

Hem canlarından, hem mallarından olmuştu YİBA’daki Ankaralılar. Cumhuriyet’in 14 Mayıs tarihli haberine göre çarşıdaki 510 küçük iş yerinin sigortası da yoktu.

Dine inanmayana mustahaktır!

Ölen öğrenciler ve öğretmenler için 2 gün sonra önce Atatürk Kız Meslek Lisesi önünde tören düzenlenmiş, sonra da Hacıbayram Cami’sinde cenaze namazı kılınmıştı. YİBA’da öğretim yapan meslek lisesinde önceki yıl “ahlak” dersi okuttuğunu belirten cami vaizi Yusuf Bilgin’in sözleri, bugün hala geçerli bir mantığın 34 yıl önceki yansımalarıydı:
“Geçen yıl bu okulda bir öğrenci ders sırasında ayağa kalktı ve hiç bir dine inanmadığını söyledi. Aradan bir yıl geçti ve bu okul yandı.”

Ankara’da yangın merdiveni mesaisi

YİBA’nın dumanı kesildikten sonra Ankara’da yangın merdiveni teftişine çıkılmıştı. Cumhuriyet’in 18 Mayıs tarihli sayısında saptamalar şöyle sıralanıyordu:

“YİBA çarşısındaki faciadan sonra belediye tarafından oluşturulan ekiplerce yapılan denetlemeler sürdürülürken, Kızılay’daki 19 katlı Emek İş Hanı’nın yangın merdiveninin Gima mağazası tarafından depo olarak kullanıldığı saptanmıştır. Bu arada Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndaki yangın merdiveninin de çay ocağı olarak kullanıldığı görülmüştür.”

O çantacı 5 yıl ceza aldı

Peki yalnızca yangın merdiveni mi sorumluydu? Hayır. Yukarıda sözünü ettiğimiz çantacı Veli Ünlü var ya, o da 6 ay süren yargı sürecinin ardından tedbirsizlik ve yangına sebebiyet vermekten 5 yıl ağır hapis ve 2.500 lira ağır para cezasında çarptırılmıştı.

İşte böyle bir dram vardır o maviliğin altında…

Bir başka Ankara öyküsünde buluşmak dileğiyle… (Cumhuriyet 03-04-2012)

About firatkozok

Cumhuriyet Gazetesi Cumhurbaşkanlığı - Başbakanlık Muhabiri
Bu yazı Uncategorized içinde yayınlandı ve , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

2 Responses to Maviye boyanan dram: YİBA Çarşısı

  1. Atila Güneş dedi ki:

    M. Kemal’in kurdugu ve kanunla düzenin bekçisi olması istenen Diyanet’in yetiştirdigi bir hocanında böyle dinde yer almayan tasavvufi düşüncelerini beyan etmeside ayrıca ironiktir. Belkide öyle beyanlar verebilecek kapasite ve zekada insanlar görmek, bunları din eksenli düşünmek, o dine inanmamayı kolaylaştırmakta, vicdanları rahatlatmaktadır. Böyle bir acı olayda, bir vaizin böyle bir sözünüde çok önemsemek, bu sözü duyup yaşanan olay kadar önemli bir yere koymakta, ayrıca düşünülmesi gereken bir durumdur. Belkide böyle bir söz hiç söylenmemiş, 28 Şubata uzanan süreç gibi, kendini/zihnini tatmin haberler yapılmıştır.

  2. Serdar dedi ki:

    Orası 8 katlı değil yalnız. Hiç bir zaman olmadı..

Yorum bırakın