Sararmış Sayfalar

Sararmış sayfalar, eski yazılar, fotoğraflar ve kitap kokusu inanılmaz duygular yaşatır bana. O yüzden, dışarıdan çok önemsiz görünen bir fotoğrafı, gazete küpürünü yıllarca saklarım. Öyle saklarım ki, uzunca bir süre bulmak, bakmak istemem ona ki, baktığımda tekrar o tadı yakalayayım. Dakikalarca bakar, öyküsünü düşlerim bir fotoğrafın ya da yazının. Bunlardan birini yıllardır masamdan ayırmam; 21 Temmuz 1969 tarihli Cumhuriyet… Manşet: “…VE ULAŞTILAR.” Tahmin edeceğiniz üzere Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins’in aya inişleri… Evirip çevirip okurum ve yapıldığı günü düşlerim.

Türkiye’nin en köklü gazetesi olan Cumhuriyet’in tüm arşivini dijital ortama aktaracağını duyunca işte bu yüzden inanılmaz bir heyecan kaplamıştı içimi. Bu heyecana sizleri de ortak etmek için yeni bir çalışma planladık: Cumhuriyet Gözüyle Bir Zamanlar Ankara… Cumhuriyet’in alınterinin ürünü Ankara neler görmüş, neler geçirmiş; her gün önünden geçtiğimiz binalar nasıl yapılmış; hangi konular günlerce Ankara’nın gündeminden inmemiş. Kısaca, genç cumhuriyet, başkentini nasıl ilmek ilmek işlemiş ve tüm bunlar, cumhuriyetle yaşıt bir gazetenin sayfalarına nasıl yansımış..

Buyrun…

1981 Efsanesinden 2013 Sefaletine

Tarihi 1910 yılına, Osmanlı döneminde silah imalatı ve tamiri yapan ankaragücü - küpür - 03-03-2013“İmalat-ı Harbiye” adlı askeri fabrikaya dayanır. Bu fabrikaya kalifiye eleman yetiştirmek üzere açılan İmalat-ı Harbiye Mektebi’nin son sınıf öğrencileri Şükrü Abbas ve Agah Orhan öncülüğünde Altınörs İdmanyurdu ve Turan Sanatkargücü futbol takımlarının tescili için 1910 yılında harekete geçilir. Bu iki kulüp ve temsil ettikleri askeri sanayi fabrikası, 1. Dünya Savaşı’yla birlikte başlayan işgal süreciyle birlikte kapanır. Bu fabrika işçileri futbol oynamayı bir kenara bırakarak bu futbol takımlarının ve yöneticilerinin çekirdeğini oluşturduğu İmalat-ı Harbiye direniş örgütünü kurar ve İngiliz ve Fransızların denetiminde olan silah depolarına baskınlar gerçekleştirirler. Kurtuluş Savaşı’na katkıda bulunmak için ele geçirdikleri silahları Ankara’ya göndermeye başlarlar. Atatürk’ün çağrısı üzerine Ankara’ya gelirler. Önce Silahgücü, ardından Harpgücü adını alan takım, daha sonra Ankaragücü olur.

Okumayı sürdür


Ey Sevgili…

Sevgililer Günü - Küpür 17-02-2013“Dikkat et ağaca takma!” diye seslenince, gülerek “Patlasa da kurtulsam abi” dedi yanımdan geçerken. Kimbilir kaç saattir; belki de gündür cadde cadde, sokak sokak gezerek satıyordu küçük kırmızı balonlardan oluşan kalpleri…

Okumayı sürdür


Derelerini Yerin Altına Gömen Kent

Hafta içleri yoğundur Ankara’da… Bir koşturmaca, bir hareketlilik…Ankara'nın Dereleri - küpür- 10-02-2013 Buram buram siyaset kokar kent. Hafta sonu geldi mi, tüm kenti “etkinlik olsun da ne olursa olsun” telaşı sarar. Çoğunluğun dönüp dolaşacağı yerler yine alışveriş merkezleri olur. Ama hafta sonu gazete okuru, özellikle de Cumhuriyet okuru için bir başka keyiftir. Kahvaltı masasına oturur, demliği yanına koyar, keyifle okumaya başlar gazetesini. Bu yüzden tirajı da yükselir gazetenin hafta sonları…
Siyaset kokulu kentte, eskinin kokusunu anımsatmak için başlattığımız Sararmış Sayfalar’ı işte bu yüzden bugünden itibaren pazar günlerine kaydırdık. Siz daha keyifle okuyun, anlattığımız mekanları, konuları haftasonu dinginliğinde daha net yaşayın diye.

 

Okumayı sürdür

Alo alo muhterem samiin…

TRT Müzesi - Küpür - Yarım 22-01-2012“Alo alo, muhterem samiin… Burası İstanbul Telsiz Telefonu… Bugünkü tecrübe neşriyatımıza başlıyoruz” Televizyona giden uzun ve zorlu yolculuk, 1927 yılında İstanbul Telsiz Telefonu (radyo) spikerinin dinleyicilere, “muhterem samiin” (sayın dinleyici) diye seslenmesiyle başlamıştı…

Okumayı sürdür

68 Afişleri68 Afişleri Yarım Küpür 15-01-2013.pdf

“Kasnak çerçeveden birkaç santimetre daha geniş olan ipek iki yanından çekilerek kasnağın üzerine gerilir ve dört kenardan çivi veya raptiye ile sabitlenir. El kasnağı en ilkel kasnak türüdür. Kağıtların üzerine elle yerleştirilir ve baskı yapılır. Kaymalar sık sık olur ve doyurucu bir sonuç almak çok zordur. Menteşeli kasnak için iki adet dolap menteşesi alınır, pimi çıkarılıp ikişer parçaya ayrılır. İki parça kasnağın üzerine, karşılık gelen iki parça da bir masanın üzerine takılır. Kasnak bir kenarı üzerinde kaldırılır, kağıtlar konur, kasnak indirilir ve boya ile afiş basılır…”

Okumayı sürdür

Reklamlarda Ankara

reklamlardaBir bilmecem var çocuklar! Haydi sor, sor! Çayda kahvaltıda yenir…

(Gizli reklam olmasın)

Önce güneş, hava, su

Sonra bol gıda gelir.

Akşama babacığım…

(Ya da)

Müjdee müjdee size..

Çoğunuzun hatırlayacağı sloganlardı.

Okumayı sürdür

Direniş ODTÜ’nün Soyadıdır!odtü- küpür - 25-12-2012

Bütün toplumsal reflekslerin dibe vurduğu, sendikaların, toplum örgütlerinin sindiği, öğrencilerin umursamazlaştığı bir dönemde gençler Türkiye’nin son 2 ayına damga vurdu. Birinde TGB’li gençler aldı sazı ellerine, bütün tehditlere, baskılara karşın 29 Ekim’de yüz binleri indirdi Ankara caddelerine.
En ufak eleştiriye karşı koro halinde saldırıya geçen iktidar ve yandaşları biraz gevşemişti ki, ikinci tokat ODTÜ yerleşkesinden geldi. Geleceklerini ortaya koyarak haykıran öğrenciler, koca ülkeyi uyandırdı.
Bir haftadır tüm gözleri üzerine çeken ODTÜ, 1969’dan itibaren Türkiye ile birlikte nefes aldı, erken uyarı sistemi gibi var oldu.

 

Okumayı sürdür

Hadi Gelin Dikmen’de Kayak Yapalım!

Dikmen Kayak Pisti - Küpür - 18-12.20121910’da Yugoslavya’nın Üsküp kentinde dünyaya gelir, Türkiye’de büyür. 1940’ta Türkiye Kayak Federasyonu’nun ilk başkanı olur. Kalkıp, İsviçre’ye gider, orada işin eğitimini alır, arkasından da en başarılı kayak öğretmenlerine verilen “Teste d’or” altın nişanının sahibi olur. 1940’ta başladığı federasyon başkanlığı görevini 1970 yılına kadar aralıksız sürdürür.

Adı Asım Kurt…

Sizce kayak sporuna nasıl ve nerede başlamıştı?..

 

Okumayı sürdür

 

Posta Pullarında Ankaraposta pullarında ankara 11-12-2012

Posta pulları tıpkı bayraklar, paralar gibi ulusların bağımsızlıklarının simgeleridir. Pul aynı zamanda o ülkenin çeşitli özelliklerini tasvir eden bir bilgi kaynağı olarak da nitelendirilebilir. Dünyada ilk kez 6 Mayıs 1840 tarihinde İngiltere’de kullanılan pullar, Osmanlı’ya 13 Ocak 1863’te girmiş.
Posta pulları ve bununla ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, posta kartı ve benzeri maddeleri biriktirmeye “Filateli (Pulculuk), bu işi yapan kişiye de “Filatelist” deniyor. Birçoğumuz yaşamımızın bir döneminde amatör birer filatelist olmuşuzdur ancak bu iş hem geniş bir pul yelpazesi oluşturmak hem de onları korumak noktasında oldukça zor bir iş. Sahibi olamasanız da kısa bir yolculuk yapmak için PTT’nin internetteki filateli sayfasında gezinebilir, ya da kurumun açtığı sergilere katılabilirsiniz.
Biz bugün Cumhuriyetin başkentinin posta pullarındaki yansımalarının peşine düşeceğiz.

 

Okumayı sürdür

 

Brunei’den Saman Almadan Önce…

YZE - Küpür - 04-12-2012Türkiye’nin Brunei’den, Kongo’dan, Mozambik’ten saman almadığı yıllardı…

Aynı şekilde pirinç, mısır, susam, arpa dışarıdan alınmıyordu…

Bugün dünyanın en büyük pamuk ithalatçıları arasında yer alan Türkiye, en büyük ihracatçılardan biriydi. Tütünler elde kalıyor, angusun ne olduğu bilinmiyordu.

Turgut Özal’ın “çikita” modeliyle tanıştırdığı yurdum insanı muzu, Alanya’dan yer, İngiliz yerine Rize dağlarında yetişen çayı yudumlardı.

Okumayı sürdür

Londra’da Kültürel Miras, Ankara’da isporta Pazarı!

İzmir’deki bir benzeri günümüzde kültür varlığı olarak korunuyor ve sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapıyor. Kâh Ataol Behramoğlu gidip şiir dinletisi sunuyor, kâh Yeni Türkü konser veriyor, film göasterimleri yapılıyor. Mis gibi çim amfiye yayılıyor gençler.

Londra yakınlarındaki Battersea Fabrikası günümüzde kültürel miras olarak korunuyor ve sahiplenilen bir tarihi mekân olarak kullanılıyor.

Ankara’daki tarihi yapının yerinde ise bugün işporta pazarı var!

Okumayı sürdür

 

Emekçinin Vadisinden Züğürdün Çenesini Yoran Vadiye

Birçok kişi Dikmen Vadisi denilince barınma hakları için Melih Gökçek’e karşı 2 yıldır kararlı bir direniş sürdüren vadi halkını anımsar. Bu öyle bir direniştir ki, belgesellere; belgeseller de işçi filmleri festivallerine konu olmuştur. Bir yanda Ankara’nın kökleşmiş emekçi kesiminin barınma hakkı, bir yanda Gökçek’in “yıkımı durduramazsınız” tehditleri Dikmen Vadisi’nin ana temasıdır.

 

Okumayı sürdür

Esperanza’dan Elvan Dalton’a Ankara Taksileri

“Şarap mahzende yıllanır,

Aşkın kalbimde yıllanıyor,

İkisini birden içtim

İnan içim yanıyor,

İnsan dudak kadeh,

Kadeh dudaktır sanıyor,

Dudak kadehtir sanıyor,

İkisini birden içtim

İnan içim yanıyor.”

Güftesini Behçet Kemal Çağlar’ın, bestesini Sadi Hoşses’in yaptığı “Şarap Mahzende Yıllanır”ın sözleri bunlar. Bugün Zeki Müren’den dinlenildiğinde en az bir otuz beşlik kaldıran bu eser, 1960’larda taksilerde çalıyordu.

Okumayı sürdür

Güneşli Bir Günden Arda Kalan

“Çocukluk anılarının oluştuğu şehirler, oradan ayrılıp uzun bir zaman oraya uğranmazsa bir sis perdesi altına gömülür. Ancak çocukluk Ankaramın gözümün önünde yaşanmış öyle bir acı olayı vardır ki o şehir gözümde o güne ait görüntüleri ile hep canlıdır. Korkunç bir vınlama, arkasından bir patlama ve kararmakta olan havayı saran duman kokusu ve alev kırmızısına boyanan gökyüzü. Sonra caddede koşturan insanlar, birbiri ardına geçen itfaiye araçları ve ambulanslar.”

Sosyal medya organlarından ekşisözlük’te böyle anlatıyordu yıllar sonra bir Ankaralı, o günü:

1 Şubat 1963.

Okumayı sürdür

Şafak Vakti Uyandık

“Ankara büyük bayramın ilk gününü hudutsuz bir sevinç ve heyecanla, güneşli ve ılık bir bahar havası içinde kutladı. Daha gün doğarken şehrin sokakları ile meydanlar hıncahınç doldu. Ankara bir gelin gibi süslü. Her tarafta kurulu takların üstünde bayraklarımız dalgalanıyor. Büyük inkılabın şartlarını gösteren levhalar parıldıyordu. İstanbul’da yer yer toplanarak mahşeri bir manzara teşkil eden yüz binlerce vatandaşımızın yekpare bir kalp halinde iştirak ettikleri şenlikler çok muazzam ve parlak oldu. Gündüz her tarafı taklarla, bayraklarla süslenen İstanbul, gece de nurdan elbise giydi.”

Desek…

İnanır mısınız?

Okumayı sürdür

Ankara’yı ören adam: Holzmeister

Ulus Meydanı’na gidin, etrafınızı gözlemleyerek yürümeye başlayın. Önce Kızılay’a uğrayın, sonra usul usul yukarı doğru çıkın, son durağınız Çankaya Köşk’ü olsun. Merkez Bankası, TBMM, Pembe Köşk, birçok bakanlık… Hepsinde onun, Ankara’yı donatan mimarın imzası vardır: Holzmeister.

Okumayı sürdür

                                 

Onlar da bizim Felix’lerimizdi!

39 bin 44 metreye çıktı, kendisini ekran başından izleyen dünyaya selam verdi ve atladı. Atlayıştan kısa bir süre önce, Felix Baumgartner, kapsüldeki radyo bağlantısı aracılığıyla, “Bazen ne kadar küçük olduğunuzu anlamak için gerçekten çok yükseğe çıkmanız gerek” dedi. Bu sözler akıllara Neil Armstrong’un ayda ilk adımını attıktan sonra sarf ettiği, “Benim için küçük insanlık için büyük bir adım” sözlerini hatırlattı. Bir de Ankara’nın 77 yıl önceki kahraman paraşütçülerini ve planörcülerini…

Okumayı sürdür

                Kaptı kaçtı, boynuzlu ve damalı

Minibüsten küçük, taksiden büyük, zaman zaman kamyonet gibi araçların insan taşımayla elverişle hale getirilmesiyle ortaya çıkartılan araçlardı kaptıkaçtılar… Aynı zamanda Ankara’nın toplu taşıma macerasında da 1935 yılı öncesinde önemli bir kilometre taşıydılar. Ulus-Yenişehir seferini yapanlar, Merkez Bankası’nın önündeki sokakta dizilirler, biletçileri de bağırarak müşteri toplardı:

“Yetişmeyen kalıyooor! Yenişehir postası kalkıyoor.”

Okumayı sürdür

                             Ankara’nın gelini: Zsa Zsa Gabor

Cumhuriyet Ankara’da “Sararmış Sayfalar” serüvenine başladıktan sonra Ankara’yı bir başka gözle izler hale geldik. Geçen gün bir başka Ankara sevdalası, kütüphaneci ağabeyimiz Feridun Büyükyıldız ile Ankara’yı konuşurken öyle bir şey söyledi ki, haftalardır kafamda kurguladığım bir yazı, anında değişiverdi:

Devamını okumak için tıklayın

               Ankaralının Atatürk ile son buluşması

“Aslında bu değişikliği hazmedemeyenlerin, kendilerine göre yapmış oldukları kutlamaların hacmi ortada. Bunları da izledik. Demek ki millet bayram yapmak istiyor ve dayatmalara pek iltifat etmiyor.”

19 Mayıs’ı Osmanlı askeri spor oyunu Matrak, Çin savunma sanatı Wushu, Muay Thai, kick boks, badminton, pasta kesme töreni gibi “ruhsuz” etkinliklerle kutlayan iktidarın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri bunlar. Gelin, birlikte geçmiş 19 Mayıs programlarına gidelim, zaman zaman yaptığımız eski-yeni karşılaştırmalarına bir yenisini ekleyelim… Ve Başbakan’ın hacmini sorguladığı kutlamalara yakından bakalım.

Devamını okumak için tıklayın

Ankara’nın ilk plajı: Gençlik Parkı

Kravatsız takım elbiseleri, tek ellerinde tuttukları sigaralarıyla, büyük ciddiyetle çarpışan araba kullananların; başka bir arabanın kendilerine çarpmasına bozuk atıp hırslananların, kunduralarını çıkartıp yeşilliğe yatanların, çekirdek çitleyip genç kızları taciz edenlerin ya da izin gününü burada değerlendiren askerlerin mekânı olarak kazınmıştır Gençlik Parkı benim hafızama.

Devamını okumak için tıklayın

Deniz’in gazetesidir Cumhuriyet!

“Baba, sana her zaman müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni. Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm. Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Baba, biz Türkiye’nin 2. Kurtuluş Savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı 1. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi. Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları. Düşün baba, bugün hükümet, işini gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız. Baba, mektubuma son verirken seni, annemi, Bora’yı, Hamdi’yi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım. Deniz Gezmiş.”

Devamını okumak için tıklayın

Mesire yerlerinden alanlara: 1 Mayıs

1 Mayıs 1886 günü Amerikan işçileri sekiz saatlik iş günü için ülkede genel grev ilan ettiler. Bu eylem kan ve ateşle bastırıldı. Eylemin elebaşıları sayılan işçiler tutuklanıp yargılandı, idam cezasına çarptırıldı. Bu karar üzerine işçi önderlerinden biri yargıçlara şöyle dedi: “Bir yanım var ki, öldüremezsiniz!”

Devamını okumak için tıklayın

Bugün bayram, maziyi arıyor insan!

Her yıl bir ucundan tırtıkladılar. Önce türlü bahaneler buldular törenlere katılmamak için. Sonra 20 yaşındaki koca delikanlıları çıkardılar kürsülere. Ardından kutlamaları dört duvar arasına sıkıştırmak adına soğuklar bahane edildi. O yüzdendir ki, bunca yıpratmanın üzerine, “Bugün bayram, neşe doluyor insan” yerine, “Bugün bayram, maziyi arıyor insan” demek daha uygun kaçıyor. Maziyi arasa da gözleriniz, evet siz! “Bugün bayram / Erken kalkın çocuklar / Giyelim en güzel giysileri” sözlerini duyunca ruhu filizlenenler içindir bu yazı…

Devamını okumak için tıklayın

Bozkırı tutuşturan kıvılcım: Hasanoğlan Köy Enstitüsü

“Dünyanın bütün çiçeklerini diyorumBen köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım Ben bir bahçe suluyordum gönlümden Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden Ne güller fışkırır çilelerimden Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim Korkmadım, korkmuyorum ölümden Siz çiçek getirin, yalnız çiçek getirin”

Tam da bugün, 72. kuruluş yıldönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri’ni oluşturan, Ceyhun Atuf Kansu’nun o ünlü şiirinde betimlediği muhteşem ruhtu…

Devamını okumak için tıklayın

‘Ata’yı Bugün Anıt-Kabir’e Götürüyoruz’

Cumhuriyet’te Anıtkabir fikrini ilk ortaya atan isimlerden biri Cumhuriyet yazarı Abidin Daver’di. Hem de Atatürk’ün ölümünden yıllar önce. Nasıl mı? Daver, yaşamını yitiren Türk büyükleri için Ankara’da anıtmezar yapılması fikrini gündeme getirmiş, bunun için de Paris’teki Panteon’u örnek göstermişti.

Devamı okumak için tıklayın

Cumhuriyetin muazzam feyizli eseri: Çubuk Barajı

Hatırlayacaksınız, Ankara 2006 ve 2007 yıllarında büyük bir su krizi yaşamıştı. Televizyonlar barajlardaki su durumunu gün gün duyuruyor, koca başkentin stresi her geçen gün artıyordu. Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ise çözümü Kızılırmak suyunu Ankara’ya getirmekte bulmuştu. Yaklaşık 600 milyon TL harcanarak 384 km boru, 110 bin metreküp beton kullanılan proje daha sonra da atıl hale gelmişti. Peki, bu çağda, böylesine ciddi bir su krizi yaşayan Ankara, aynı sorunu geçmişte nasıl çözdü? Bu öykü, dönemin en büyük Cumhuriyet projelerinden birinin öyküsüdür…

Devamını okumak için tıklayın

Ankara’nın Atakule diye bir heyecanı vardı

“AVM” kavramının hiç bilinmediği bir dönemde yapılmıştı, ilk paralı asansörüyle, Ankara’da büyük sükse yaratan oyun salonuyla parlamıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal bile jeton alıp oyun oynamıştı o salonda. Birbirinden ünlü sanatçılar sahne alıyordu restoranında… Kubbesinin dönüp dönmediği konusunda türlü türlü senaryolar üretilmişti. Sonra?.. 37 tane daha “AVM” açılınca unutuldu, bir köşeye atıldı… Bugünlerde can çekişiyor, yakında yalnızca kulesi kalacak. Evet, bu hafta Atakule Alış Veriş Merkezi’ndeyiz..

Devamını okumak için tıklayın

Maviye boyanan dram: YİBA Çarşısı

Gençler sanat okulunda müzik eğitimi alıyor, endüstri meslek lisesi öğrencileri gelecek düşleri kuruyordu. Dakikalar önce düğün yapan aile, mutlu bir şekilde evlerine dönmüştü. Beden eğitimi öğretmeni Tahsin Göksu, 1 hafta sonraki düğününe hazırlanıyor, matbaa işçileri ise hava kararmasına karşın hala çalışıyordu. Kimisi ayakkabıcı, kimisi televizyoncu, 500’ü aşkın esnaf ekmek peşindeydi. Elektrik kısıtlamaları nedeniyle bütan gazlı lüks lambalarıyla çalışıyorlardı. Sonra birden… O lüks lambaları alt katlardan yükselen alevlerle birlik olup yaktı 8 katlı koca binayı. Yukarı katlara koşanlar kendilerini caddeye attı. Tam 45 kişi öldü. Ankara, 12 Mayıs 1978’de YİBA Çarşısı’ndaki yangınla tarihinin en hüzünlü günlerinden birini yaşamıştı…

12 Eylül’ün bir de Ulucanlar’ı vardı…

Erdal Eren ve Necdet Adalı, sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı, Sezen Aksu’nun seslendirdiği “Aman aman yandım amman / Acı yüzler kurşun gibi izler / Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda” ve Nevzat Çelik’in yazdığı, Ahmet Kaya’nın seslendirdiği “Beni burada arama / Arama anne / Kapıda adımı, adımı sorma / Saçlarına yıldız düşmüş / Koparma anne ağlama” parçalarının atfedildiği kişilerdi…

Devamını okumak için tıklayın

NOT: Sararmış Sayfalar başlığı altındaki yazılar aynen ya da alıntılanarak, kaynak gösterilse bile başka bir yerde kullanılamaz.

2 Responses to Sararmış Sayfalar

  1. toplu baskı dedi ki:

    Matbaayı bulan o kadar iyi etmişki günümüzde bir ticari sektör olmuş bulandan bugünümüze getirenlerden Allah razı olsun.. Teşekkür ve iyi dileklerimle..

Yorum bırakın